Sultân II. Beyazid,
Gülbahar Hâtun’dan 1450 yılında Dimetoka Sarayı’nda
dünyaya geldi. Babası Sultân Fâtih’in nâşı 17 gün saklandı ve Amasya’da
Sancak Beyi olan Şehzâde Beyazid İstanbul’a getirilerek tahta
çıkarıldı. Bazı tarihçilerin, Osmanlı kaynaklarında geçen “îş ü nûşu
severdi” şeklindeki ifadelerini, onun gençliğinde eğlence ve içkiyi
severdi şeklinde yorumlamaları asla doğru değildir. Tam aksine veli lakabını alan nadir Padişahlardan
biridir. Asrındaki maneviyât erleri ve âlimlere gösterdiği
hürmet de bunun şahididir. Müstakil bir sorunun cevabında da
özetleyeceğimiz gibi, Fâtih’in vefatıyla Hıristiyan alemi istediğine
kavuşmuş ve Roma bir İslâm merkezi olmaktan kıl payı kurtulmuştu. İşte
Şehzâde Cem olayı da bunun tuzu biberi oldu. Sultân Beyazid,
İtalya’daki Gedik Ahmed Paşa komutasındaki orduyu hemen geri çağırdı ve
maalesef 1495 yılına kadar, birinci derecede Cem Sultân ve
Memlüklülerle meşgul oldu. Sultân Beyazid’in asıl saltanatı 1495
yılından başlatılabilir.
Bütün bu sıkıntılara rağmen, Sultân Beyazid, 1483’de 1. Seferini
Morava’ya ve 1484 yılında ikinci seferini de Boğdan’a yaptı. Maalesef
düşmanlar, 1485 yılından itibaren, dünyanın 1. ve 2. güçlü devletleri
olan Memlüklülerle Osmanlıların arasını açmaya muvaffak oldular.
Osmanlı hacılarının güvenliğini sağlamayan Memlüklülere karşı, Mayıs
1485’de Çukurova’ya asker gönderilerek resmen harp başlatılmış oldu.
Memlüklü Sultânı Kayıtbay düşmanlığın devamını istemiyordu; çünkü
bundan Endülüs’de Müslümanlara zulmeden İspanya ve Portekiz ve ayrıca
tüm Hıristiyan blok istifade ediyordu. Neticede Ramazan Oğulları
Memlüklülerde ve Zülkadir Oğlu Osmanlı’da kalmak üzere, yıllar süren ve
genellikle Memlüklü lehine sonuçlanan savaş yılları sona erdi.
|
1495’de Cem Sultân’ın
vefatı ve
de Memlüklü ile yapılan sulhden sonra yeniden asıl saltanat yıllarına
başlayan II. Beyazid, evvela Boğdan’a musallat olan Polonya’ya karşı
haretekete girişti. Bununla da kalmadı; Venedik, Macaristan ve zaten
arada düşmanlık bulunan İspanya ile fiilen savaş hali başladı. II.
Beyazid 4. Ve 5. seferini, sırasıyla 1499 ve 1500 yıllarında Venedik
üzerine yaptı. 4 yıl süren savaşlar neticesinde, Venedik Balkanlardaki
bütün müstemlekelerini, başta Mora ve Yunanistan olmak üzere, Osmanlı
Devleti’ne teslim mecburiyetinde kaldı. Osmanlı orduları, Macaristan ve
Bosna’da yaptıkları savaşlarda da önemli fetihler elde ettiler.
Maalesef, bu başarıların ardından, Erdebil’deki Safevî tarikatının
şeyhlerinden Şeyh Cüneyd, onun oğlu Şeyh Haydar ve nihayet asırlarca
Osmanlı Devleti’ni fetihlerinden uzak tutan Şah İsmail ve onun Şi’i
devleti olan Safevîler meselesi ortaya çıktı. 1460’da Şeyh Cüneyd
katledildi, ama yerine geçen Şeyh Haydar, işi daha da ileriye götürdü.
Asıl problem, Uzun Hasan’ın da torunu olan Şah İsmail ile başladı. Şah
İsmail’in desteğiyle Anadolu’dan toplanan Türkmen gençleri, Erdebil’e
götürülüyor ve orada ciddi bir Şî’a eğitimi verildikten sonra, birer
Şi’î mollası olarak Osmanlı Sofuları adıyla Anadolu’ya gönderiliyordu.
1507’de Şah İsmail’in Zülkadir Oğlu Alâüddevle Beyin kızını istemesi ve
onun da bir Şi’îye kızını vermek istememesi üzerine, II. Beyazid’in
kayınpederi ve Yavuz’un da dedesi olan Zülkadir Oğlu beğliğine saldırdı
ve zulme başladı. Osmanlı Devleti’nden ve Memlüklülerden tepki
görmeyince iyice şımardı. Tepki, 1487 yılından beri sancakbeğliğinde
bulunduğu Trabzon’dan yani Yavuz’dan geldi ve Şehzâde Yavuz hemen
Gürcistan Seferine çıktı. Bu sefer sonucunda, Yavuz komutasındaki
Osmanlı orduları, Şah İsmail’in oğlu İbrahim Mirza’nın komuta ettiği
Safevî ordusunu Erzincan yakınlarında perişan etti. Halk, Yavuz adına
“Yürü Sultân Selim, devrân senindir” türkülerini söylüyor ve babasının
pasifliğini bir nevi protesto ediyordu.
Zor olan nokta Şah İsmail’in şahlığı ve şeyhliği beraber götürmesiydi.
Bu sebeple Antalyalı bir Türkmen olan ve Erdebil’e giderek tam bir Şi’i
mollası haline gelen Şah Kulu isimli halifesi, çevresine topladığı bazı
göçebelerle devletin başına yeniden gâile açmaya hazırlanıyordu.
Veziriazam Ali Paşa, üzerine yürüdü ve Sivas yakınlarındaki Gökçay
mevkiinde 1511 yılında katledildi. Bu arada önce Kırım’a geçen ve
ardından da Edirne’ye gelerek babasıyla görüşmek isteyen Selim’e,
Şehzâde Ahmed ve Korkut taraftarları engel olmak istiyorlardı. Nitekim
Çorlu’da babasının ordusuyla Şehzâde Selim’in ordusunu karşı karşıya
getirdiler. Babaya kılıç çekilmez diyerek, Karabulut isimli atıyla
kaçtı (1511). Aynı yıl Şehzâde Ahmed bu kargaşadan yararlanarak
Konya’da sultanlığını ilan etti. Meşru veliahdlıktan düştü ve Şehzâde
Korkut veliahd oldu.
Yeniçeri ve bazı devlet erkânının ısrarla Şehzâde Selim’i istediğini
bilen Sultân Beyazid, başka çare olmadığını anlamıştı. Şehzâde
Ahmed'in, Şah İsmail'in yakın adamı Nur-ı Ali isimli halifesinin Amasya
ve Tokat’da kargaşa çıkarmasına rağmen, karşı gelemeyerek Konya’ya
gelmesi, Selim’in işini kolaylaştırıyordu. Bu hadiseler üzerine, 24
Nisan 1512 tarihinde Şehzâde Selim lehine tahttan ferâğat eden II.
Beyazid, 11 gün Eski Saray’da ikamet ettikten sonra, Dimetoka’ya gitmek
üzere yola çıktı. Kendisine tahsis edilen ikametgâha ulaşmadan Çorlu
yakınlarında yolda vefat etti.
ZEVCELERİ: 1- Nigâr Hâtûn; Şehzâde Korkut ile Fatma Sultân’ın annesi ve
Abdullah Vehbi’nin kızı. 2- Şirin Hâtun; Abdullah kızı ve Şehzâde
Abdullah’ın annesi. 3- Gülruh Hâtun; Abdülhayy’ın kızı ve Alemşah ile
Kamer Sultân’ın annesi. 4- Bülbül Hâtun; Abdullah kızı ve Şehzâde Ahmed
ile Hundi Sultân’ın annesi. 5- Hüsnüşah Hâtun; Karamanoğlu Nasuh Bey’in
kızı. 6- Gülbahar Hâtûn; Abdüssamed’in kızı ve bir görüşe göre Yavuz’un
annesi. 7- Ferâhşâd Hâtun; Kefe sancak Beği Mehmed’in annesi. 8- Ayşe
Hâtûn; Zülkadiroğlu Alaaüd-devle Bozkurd Bey’in kızı ve bir görüşe göre
Yavuz’un annesi.
ÇOCUKLARI: 1-Şehzâde
Sultân
Abdullah Hân. 2- Gevher Mülûk Sultân. 3-Şehzâde Sultân Korkut Hân.
4-Şehzâde Sultân Ahmed Hân. 5- Yavuz Sultân Selim Hân. 6-Şehzâde Sultân
Şehinşâh Hân. 7-Şehzâde Sultân Mahmûd Hân. 8-Şehzâde Sultân Mehmed Hân.
9-Şehzâde Sultân Alem Şah Hân. 10- Selçuk Sultân. 11- Hatice Sultân.
12- İlaldı Sultân. 13- Ayşe Sultân. 14- Hundi Sultân. 15- Ayn-i Şah
Sultân. 16- Fatma Sultân. 17-Şah Sultân. 18- Hüma Sultân. 19- Kamer
Sultân.
II. Beyazid devrinin
önemli
devlet adamları arasında, Vezir-i A’zamlardan İshak Paşa, Hersek-zâde
Ahmed Paşa, Çandarlı İbrahim Paşa ve Koca Mustafa Paşa;
Şeyhülislâmlardan Molla Abdülkerim Efendi ve Zenbilli Ali Efendi; ilim
ve maneviyât erbabından ise, Molla Lütfi Efendi, Sarı Gürz, Muslihuddin
bin Sinan Efendi, İdris-i Bitlisî, kendilerine uzaktan taltiflerde
bulunduğu Molla Cami ve Ubeydullah Ahrar Hazretleri ve şairlerden ise,
Niyâzî-i Mısrî, Vasfî ve İznikli Celilî misâl olarak zikredilebilir.
Gâzî, âlim, şâir,
hattât, veli
ve müzehhib gibi çok sıfatları bulunan II. Beyazid, babası Fâtih’in
fetihlerini çok iyi hazmetmesine rağmen, kendi zamanında sadece 160.000
km2’lik genişleme temin edebilmiştir. Fetret devrinden sonra Osmanlı
Devleti’nin en sıkıntılı dönemlerinden olması, bunun başlıca
sebeplerindendir .
|